Kudüs İslâm'ın

Bir ananın feryadı, zalim ve adi kurşunların hedefi olan minicik bir bedenin gün yüzüne çıkmamış acısı, bin kelimeden daha değerli olan bir damla gözyaşı ve duvarlarla çevrili üstü açık mezarların günden güne arttığı o kutsal belde... İslam’ın 3 göz bebeğinden birisi, Hz.Peygamberin miraca yükseldiği ve Rabbimizin katına çıktığı o kıymetli mekan, uğruna tarih boyunca hiç bitmeyen ve hiç bitmeyecek savaşların yaşandığı o görkemli, her tarafından tarih fışkıran yer... Hz. Ömer’in, Selâhaddin-i Eyyubi’nin, Abdülhamit’in şehri... İslam ordularının uğruna nice canlar verip felaha, huzura kavuşturduğu ve tam 8 asır boyunca Müslümanların elinde ihya olan, güzelliğine güzellik katan, adına, değerine yaraşır bir şekilde varlığını sürdüren 3. evimiz... Evet doğru bildiniz, peygamberler şehri Kudüs’ten bahsediyorum. Nam-ı diğer Beyt’ül Makdisten, İslamın kanayan yarasından, takva sahibi gönüllerdeki o bitmek tükenmek bilmeyen sızıdan, ellerimizden kayıp giden mirasımızdan, canımızdan, ciğerimizden, en değerli varlıklarımızdan birinden, siyonist zulmünün hüküm sürdüğü, işgal altındaki Kudüs’ten, Mescidi Aksa’dan bahsediyorum..
O anlı şanlı Mescid-i Aksa mahzun şimdilerde.. Hz.Peygamberin imametini, Hz.Ömer’in adaletini , Selahadin Eyyubinin kahramanlığını ve uğruna nice mücahidin şehadetini gören o kutsal belde kan ağlıyor, bizden haber bekliyor, mirasına sahip çıkacak Müslümanlar arıyor, sokaklarında katledilen yüzlerce, binlerce masumun hesabını sorarcasına sesleniyor bize ve diyor ki: “Ey müslümanlar, ey kendisini Allah’a kul, peygambere ümmet görenler neredesiniz? Topraklarımda oluk oluk müslüman kanı akarken, mü’minler her gün binbir türlü zulüme mağruz kalırken, etrafıma kocaman utanç duvarları örülürken, inananlar insan yerine konmayıp kutsallarınız askerlerin postalları altında çiğnenirken nelerle meşgulsünüz? Feryadımı, acımı ve haykırışlarımı artık duyun! Duyun ve artık harekete geçin! Harekete geçin ki Kudüs’ün sahipsiz olmadığını anlasınlar; çocuklar yetim, kadınlar dul, insanlar gözü yaşlı kalmasın! İçinizde bir Kudüs ruhu canlansın! Canlansın ki siyonist israil askeri, oğlunu kollarının arasına almış ve korumaya çalışan bir babayı ve yanındaki çocuğunu dünyanın gözü önünde katledemesin.. Ufacık bebeklerin, çocukların, kadınların üzerine gökten yağmur gibi bombalar yağdıramasın.. Her gece ansızın Müslüman hanelerini basıp gençleri tutuklayamasın... Ezanlarımızı, namazlarımızı, Allah kelamını engelleyemesin... Ey müslümanlar neyi bekliyorsunuz? Yarısı sinegoga çevrilen Hz.İbrahim mescidi, etrafı çevrili ve her gün biraz daha ölen Gazze, 15 dakika mesafedeki Mescid-i Aksa’da 15 yıldır namaz kılamayan Müslümanlar,  eşini, çocuğunu, her şeyini bu davada kaybeden acılı analar ve her gün ellerinizden biraz daha kayıp giden Mescid-i Aksa sizden davacı olmayacak mı zannediyorsunuz!”
Şimdi soruyorum kendime ve tüm İslam alemine, “Bunun hesabını nasıl vereceğiz?” diye. Gözlerimizin içine umutla bakan o çocukların; dedesi, babası ve şimdi de kendisi işgal altında yaşayan filistinli gençlerin, milyon dolarlar teklif edilse de tek göz odalı evini satmayan o yaşlı Kudüslü teyzenin, zulüm altındaki milyonlarca müslümanın ve onlarca şehidimizin hakkını nasıl ödeyeceğiz? Haberlerde görüp üzüldükten 2 dakika sonra unutup bir daha ki habere kadar aklımıza dahi gelmeyen işgal altındaki Mescid-i Aksa’yı, kutsalımızı, orada acı çeken ve hertürlü zulme reva görülen Müslüman kardeşlerimizi, İslam mirasını gerçekten ne kadar önemsiyoruz? Bu durumun bitmesi, Kudüs’ün ve tüm İslam aleminin huzura kavuşması için ne yapıyoruz? Siyonistler çocuklarını götürüp Mavi Marmara’da esir edilen, gözleri ve elleri bağlı Müslümanları izlettiriyorken, sokakta yerde can çekişen Müslüman gencin ölmesine seyirci kalıyorken, kardeşlerimizi duvarların içinde tutsak edip günden güne eritiyorken ve Müslümanlara, insanlığa karşı bu kadar sistematik bir şekilde nefret kusuyorken, biz içimizde gerçekten bir Kudüs ruhu taşıyor muyuz? Çevremize, evlatlarımıza, insanlığa bu ruhu aşılayabiliyor muyuz? Bu zulmün bitmesi için elimizden geleni yapıyor muyuz? Orada kendilerinden başka Müslüman gördükleri zaman sevinçten gözleri gülen, Türkiyeyi ve bizleri çok seven, bize umut bağlamış Filistinli Kardeşlerimizi ziyaret etmek, yalnız olmadıklarını hissettirmek ve acılarını paylaşmak için istekli miyiz? Hiçbir şey yapamıyorsak bile her duamızda Kudüs’ü ve İslam alemini zikrediyor muyuz? Maalesef yapmıyoruz...
Ama vakit artık, “Biz sadaka vermeyi Türklerden öğrendik, Allah sizden razı olsun!” diyen filistinli kardeşlerimize ve dahi tüm İslam alemine yalnız olmadıklarını hissettirme vaktidir. Vakit, yeniden bir Kudüs ruhuyla dirilme ve Selahaddin’ini bekleyen Kudüs’e merhem olma vaktidir. Vakit, İslam’ı yeniden yer yüzünde hakim kılma ve Müslüman kardeşlerimizin intikamını zalimlerden alma vaktidir... Yürü ey Müslüman, ayağına Kudüs gücü gelsin!

                 
                                              Ahmet Kamil 

Yorumlar